Metin AKGÜN

İnsanın İnşası Mesuliyetimiz Kriterlerimizi Doğru Seçmektir.

Metin AKGÜN

Bütün sistemlerin temel öğesi insandır.Sistemde görev yapan öğretmen toplumu oluşturan insanı çok iyi tanımalı, eğitime alıp da topluma sunacağı ürünü, toplumla uyum sağlayan, toplumsal gelişmeye de katkı sağlayacak yeterliğe ulaştırmalıdır.
Bu değişim ve gelişme sürecinde salt akademik bilgiye odaklanma hatasına da düşülmemeli, bizi biz kılan değerler unutulmamalıdır. Çünkü toplum; bireylere kendi kültür mirasını aktararak onları yetiştirirken, kendi devamlılığını da teminat altına alır. Toplumdaki birlik ve beraberliğin temini,  tesisi ve devamlılığın sağlanması da bu değerlerin evrensel boyutlarının aktarımındaki başarıyla mümkündür. 
Bu sürecin odağında yer alan öğretmenin görev alanı, sadece okulla sınırlı tutulamaz. Öğretmen, okul içi ve okul dışı faaliyetlerle insanın, dolayısıyla toplumun inşasından mesuldür. Bu mesuliyet, toplumun değişim ve gelişiminde motor güç olma gerçeğidir. 
Bilgi toplumunda yürümeye devam ettiğimiz bu yolda geri düşmememiz için; akademik bilgi aktarımı atlanmamalı, bilgiyi yapılandırarak, yeni bilgi ve uygulamada farklılıklar yaratacak fırsatlar sunulmalıdır. Ancak, akademik bilgiye odaklanma, bizi biz kılan kültürel mirasımızın, milli ve manevi değerlerimizin aktarılmasını ikinci plana atmamalıdır. Çünkü verilen eğitimle; insanı, insan marifetiyle de bir toplumun inşasında önemli bir rol oynanacaktır.
Bu inşa sürecin hassas nirengi noktası da öğretmenin bu değerlere sahip olması, bu değerlerle temeyyüz etmesidir ki eğitiminden mesul olduğu/olacağı nesle doğru model olarak etkili olabilsin. 
Bizi biz kılan değerlerin evrensel boyutlarında;
Eğitim bilimlerinin sorgulamadan kabul ettiği ilk hedef, çocuğun kendini bilmesi yeterliklerini tanıması, kendinden utanmamasıyla başlarken, ikinci sırada ahlak vurgusu dikkat çeker. Kendini bilen ve ahlaki değerin önemine inanmadan sonraki kriter ise bireyin “özgüven” duymasıdır.
Toplumda değişim ve gelişimin doğru istikamette başlaması ve sürdürülebilir kılınması;
Neslin inşasında çocuklarımızın yalan söylememesi,  yalan üzerine yaşayanlara itaat etmemesi,
Kendisine iyi davranılması için inanmadığı bir davranış içine girmemesi, 
Kendi görüşüne destek bulmak için lüzumsuz yere yemin edenlerden uzak kalması, 
Çevreninde olumlu olanları da görmeyip, sürekli kusur arayanlara yaklaşmaması, (sürekli kusur arayan üretmez, güzel ve olumlu olan hizmetlerde de kusur arayarak toplumsal desteği kırar),
Laf taşıyarak toplumsal barışı olumsuz etkileyenlerden de uzak kalması, 
İnsana, hayır yapmanın erden olduğu, hayrı devamlı engelleyenlerin de insanlık adına, topluma verilen en büyük musibet olacağından hareketle bu insanlardan da uzak kalınması gerektiği, 
İnsana, çevredeki canlılara hiç sebepsiz kötülük yapan zorbalardan uzak kalması, bunlara itaat etmemesi gerektiği,
Çok malı ve çevresi, aşireti, oğulları olduğundan dolayı her yaptığını haklı olduğu düşüncesi içerisinde fütursuz davranan insanların kendine ve topluma sağladığı zararlar nedeniyle bu kişilerden uzak kalınması gibi evrensel değerlerin temel eğitim sürecinde çocuklarımıza kazandırılmalıdır.
Zaman ötesi, bu evrensel değerlerin; 1406 yıl öncesinde insanlığa rahmet olarak inen Kur’an-ı Kerim’in Kalem Suresinde (bir grup müfessirin 2. Sırada, bir grup müfessirin de 5. Sırada indiğini söyledikleri,) insanın inşa kriterlerinin yer aldığını göz önünde bulundurursak, bizi biz kılan değerlerimizin, eğitim sürecinde istikbalin teminatı gördüğümüz çocuklarımıza neler kazandıracağını düşünebiliyor muyuz? 
Bu değerleri önemsemediğimizden dolayı toplumda yaşanan kargaşa, ahlaki çöküş ve sosyal çözülme daha iyi anlaşılmaz mı?

Yazarın Diğer Yazıları