Ege İnci'nin Yazar Behçet Gülenay ile Röportajı

Ege İnci'nin Yazar Behçet Gülenay ile Röportaj

Ege İnci'nin Yazar Behçet Gülenay ile Röportaj

1.Kısaca kendinizi anlatır mısınız?
Karanlığın koyulaştırılarak en zifiri bir hâl verildiği günlerde; Güneydoğu’nun, düşüncenin aydınlık, inancın bir bebeğin gülüşü kadar içten ve temiz olduğu toprağın göğsünde e(k)meğin mübarekliğinin ışıdığı bir köyünde, kendi hallerinde bir anne babanın üçüncü çocuğu olarak gözlerimi açmışım. Dicle Üniversitesi, Siirt Eğitim Fakültesi, Sınıf Öğretmenliğini 2002’de bitirdim. O gün bugündür başladığım meslek hayatıma öğrencilerimle birlikte öğrenmeye devam ediyorum. Ömrümün son nefesine kadar da talebe olarak kalmaya niyetliyim. Halen, Batman Bilim ve Sanat Merkezi’nde bir şeyler öğrenmenin gayreti içerisindeyim.

2.Ne kadar zamandır yazıyorsunuz?
Bilinç düzeyine ulaştığım gün kalemi aldım elime. Sadece bizim sokağın, bizim köyün değil başka sokakların, başka köylerin olduğunu anladığım zamandan beri uzaklarda olmasa da çevremde olup bitenleri her yazar gibi kâğıdın sayfalarına değil belki; ama zihnimin sayfalarına kazıdım. 

3. Yazmanızda en büyük etken nedir?
Sözünü ettiğim sokakları adımlarken; tıbbın, sosyolojinin, felsefenin, tarihin ve diğer dalların teşhis koyamadığı hastalıkları fark ediyorsunuz. Her bir cebinizden bir ölüm reçetesi çıkıyor. İşte o zaman karşılaştığım her insana beyaz tavır almakla yükümlü olduğum geliyor aklıma. Bunun içindir ki yazmamda ki en büyük etken insanlardır, sokaklardır. Onları okuyunca aydınlanıyorum. Yani her yeni bir insan, her yeni bir sokak biraz daha aydınlatıyor beni.

4. Yazarken çektiğiniz en büyük zorluk nedir peki?
Benim için sınırlılıkların ve zorlukların hiçbir ehemmiyeti yoktur. Çünkü nefes alıp verdiğimiz medeniyetin izlerinde yürümek, bu medeniyetin değerlerini yaşamak ve bu medeniyetin geleceğine yazarak güzellikler dokumak zorluk ya da bir dezavantaj değil; tam aksine bir kolaylıktır, bir avantajdır bana göre.
Geriye tek bir zorluk kalıyor. Daha doğrusu her yazarın belki de farkında olmadan yapmak istediği şey; kalıcı olmak… Kalıcı olmak kolay değil. Herkesin her alanda, her şeyi; tahakkümün gücüyle gündemde tuttuğu, methiyeler dizdirip rant devşirdiği, kalite ve kalıcılığın sosyal medya takipçi ve beğenme kirliliğine bağlı olarak yorumlandığı günümüzde kısa vadede bunu gerçekleştirmek şüphesiz kolay değil. Lakin kalıcı olan güneş gibidir. Yeri ve zamanı geldiğinde muhakkak kara bulutların arasından başını gösterip aydınlığının ve tebessümünün cezbediciliğini ortaya koyacaktır. Yeter ki bir yazar olarak doğurma işlevini yitirmiş yaşlı kadınlar gibi değil, anne olmaya aday kızlar gibi velut olun. 

5. Kitaplarınız daha çok hangi yaş gruplarında ilgi çekiyor?
Bir yaş aralığı vermek zor. Çünkü zaman zaman çocuklar için kaleme aldığım bir eser, yetişkinler tarafından ilgiyle karşılanırken, tam aksine yetişkinler için yazdığım bir eser çocukların ilgisine mazhar olabiliyor. Bundan mülhem, okuma ve yazmayı bilen veya dinleme istîdâdına kâbil her kesimin ilgisine açıktır yazdığım eserler. Bu ilgiye mazhar olma yolunda özellikle gençlerden gelen yansıma beni de şaşırtıyor doğrusu. 

6. Yazarken ilham aldığınız şey nedir? Bir kişi olabilir bir nesne olabilir. O ilham periniz size ne olunca geliyor?
Şahsen bana bu yazma coşkusunu veren insanlardır, sokaklardır. Özelde çocuklardır. Sınıfların değil safların olduğu “bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşayanlardır. Sevmenin savaşmaktan daha önemli olduğunun bilincidir içimdeki yaşama ve yazma coşkusunu nehir nehir büyüten, yatağından taşıran… O taşmanın ne zaman olduğuna gelince;
“bir uyanış ki
dudağa değdikçe su kalpte gül yeşerir
toprak uyanır”

7. Beğendiğiniz ve kitaplarını okuduğunuz bir yazar var mı?
Mumyalanmamış düşüncelerdir beni emziren… İnsanlığı, tabiatı okuyan, okurken düşünen, düşünmeyi kendine farz sayma bilinciyle bilinçlenen her isim benim vazgeçemeyeceğim birer başucu kaynağı olmuştur. Okuduğum bir yazar değil, çok fazla yazar var. Katkılarını inkâr edemem. Yalnız şimdi isim sayarsam unuttuklarıma haksızlık yapmış olurum.

8. Peki yazarlarla görüşme imkânınız oldu mu? Bir araya geldiniz mi hiç?
Yazar dostlarımla görüşme imkânım her zaman oluyor. Fuar, şiir dinletileri, yazar-okur buluşmaları vb. vesilelerle etkinliklerde zaman zaman yüz yüze görüştüğümüz oluyor..

9. Konularınızı nasıl seçiyorsunuz?
Eserlerimde sahip olduğumuz medeniyete geçmişten geleceğe uzanan tarihsel bir bilinç köprüsüyle insana; kendi olmayı ve kendini bilmeyi hatırlatacak, konusu insanı ilgilendiren her şeyi işliyorum. Bu duyarlılıkla yeryüzündeki bütün kardeşlerimin acısını yaşayarak duygu ve düşünce hissiyatımın coşmasıyla taşan bir nehrin sularına kapılanlardır heybemdeki..

10. Peki son olarak buradan okurlarınıza seslenmek isteseniz, ne derdiniz?
Öncelikle buna aracı olduğunuz için sizlere şükran borçluyum, çok teşekkür ederim. Biz, kitaba çağıran ve kitap üzerine inşa edilmiş ve ihya olmuş muhteşem bir medeniyetin sakinleriyiz. Bize miras bırakılan medeniyet şuuruna vakıf bir toplum olarak, başvurmamız gereken tek reçete; ihmal ettiğimiz, sonsuz bir hakikatin anahtarı ve uyanışımıza aralanan kapı olan o kutlu kitabın “oku” emridir. Bu okumayı ister yontarak, ister çizerek, ister yazarak, ister kodlayarak, ister fotoğraflayarak yapalım. Ne şekilde olursa olsun; düşünce duyargalarımızı insani, adil ve güzel olana ayarlamamız gerekir ki yaşamın aydınlık yanına ulaşabilelim. Bu da ancak içinden çıktığımız medeniyetin sesine kulak vererek kendimizi yine ve yeniden keşfetmekle mümkündür. Keşfetmeyi öğrenelim.

Yorumlar 2
Mustafa Muhammed Can 14 Şubat 2021 20:55

Behçet Gülenay'ın Suda Yanan Ayetler romanını okumadan onu okudum demeyin.

Şeyda 11 Şubat 2021 02:28

Yıllar önce "Siyah Zamanlar" adlı şiir kitabıyla muhteşem kalemiyle tanıştım. Güneşten damıtılan şiir tarzıyla hayran kalmıştım yazara. Daha doğrusu şaire. Çünkü bana göre önce şair sonra yazar... O zamanlar 'Behçet Yani' müstearıyla yazıyordu. Sanki bütün şiirleri benim için yazmıştı. Bam telime dokunmuştu. Behçet Gülenay'ı okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

Bakmadan Geçme