Kemal ASİLTÜRK

Demografik Tahribat

Kemal ASİLTÜRK

Son zamanlarda mülteci ve sığınmacıların ülke genelinde yapmış oldukları pervasızca davranışlar, paylaşımlar çığ gibi büyüyerek devam etmekte halk arasında büyük huzursuzluk yaratmaktadır. Vatandaş korku ve endişe içinde olayların boyutlarının nerelere gideceğini kara kara düşünmektedir. Vatandaşın Kara kara düşünmesinin sebebi ise Anayasanın 26. maddesinin 1. fıkrasına göre “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsamasına rağmen yasal olmayan bir şekilde, aba altından sopa gösterircesine vatandaşın düşüncelerini dile getirmesinin akabinde hükümete yakın bürokrat, siyasetçi ve gazetecilerin tehditkâr paylaşımları ile adli soruşturma geçirmekle korkutulmaları.
Güzelim ülkemin sınırları her geçen gün yeni bir mülteci istilası ve hudut ihlali ile aşılıp, sınırların içerisinde kendisini bilmez, insanlıktan nasibini almamış, aymaz şekilde, pervasızca, ahlaksızca davranışlarda bulunan milyonlarca ne olduğu belli olmayan insanla dolu.
Kayıtsız kuyutsuz, amacının ne olduğu bilinmeyen bu insanlar toplumun dinamikleriyle oynamakta her geçen gün daha azgın, daha tehlikeli, daha saldırgan bir biçimde ülke sınırlarının hemen hemen her köşesinde ahlaksızca paylaşımlar yapmakta, ahlaksızlıkta sınır tanımamaktadır.
Toplu taşımada, vapurda, caddede, meydanda, sahilde kadınlarımızın kızlarımızın gizlice videolarını çekmek, tepkiler üzerine alınanların kendini savunmaları ise daha büyük bir ahlaksızlık “videoya almanın suç olduğunu bilmiyordum.” Hangi milletten ırktan dinden olursan ol birini taciz etmek ahlak ende ve hukuk ende yasaktır.
Başka gözle görünen somut bir olay kamuya açık alanlarda halkı rahatsız edecek şekilde topluca hoş olmayan davranışlarda bulunup insanları rahatsız edip kendi ülke bayraklarını açarak gözdağı verircesine gövde gösterisi yapmaları ve buna tepki gösterenlere saldırmaları
Daha elzem nokta ise bunların geri gönderilmesi taleplerini dile getirenler için kurmuş oldukları Suriyeli İş Adamları Derneği başkanının tehditkâr bir ifadeyle güçleri varsa bizi göndersinler söylemleri bunlara kadınları kızları sözlü, fiziki ve medyadan tacizler, kendi aralarındaki satırlı, bıçaklı, silahlı rant çatışmaları, yerel halkla girmiş oldukları sürtüşmeler akabinde çıkartmış oldukları toplumsal olaylar, hırsızlık, gasp vb. gibi yüzlerce asayiş olayları hem devletin huzur ortamını bozmaktalar, hem de toplumsal yapının demografisini alt üst etmekteler.
Bu olaylar karşısında eleştirileri durdurmak adına o kadar bilinçsizce paylaşım yapılıyor suni gündem yaratılmaya çalışılıyor ki bunda başarılı olunmayınca baskı yönetim ile halk sindirilmek isteniyor.
Bu aymazlıklardan birkaç tanesinde şöyle diyorlar “Türkler Almanya’ya gittiğinde neden sesinizi çıkarmadınız. Türklerin Almanya’daki durumu da bundan farksız, bunlar bizim din kardeşimiz” vs. vs. ama şunu açıkça belirmek gerekli Almanya’ya giden Türkler ikinci dünya savaşından çıkmış endüstriyel ve ekonomik kalkınma yönünde çağı yakalamak yaralarını sarmak isteyen alman devletinin isteği üzerine iki devlet arasında yapılan antlaşma sonucu çalışmaya gitmişlerdir. Öyle ellerini kollarını sallayarak değil belirli prosedürleri başvuruları yaparak incelenerek gittiler. Ve giderken Türk devletinin giden gurbetçilere vermiş olduğu tavsiye mektuplarında şunlar yazıyordu;
Onurlu ol, aileni ve evini unutma, zekânı iyi kullan, sağlığını koru, saygılı ol, Bayrağını düşün, yapacağın iş iyi de kötü de olsa şahsına yüklenmez Türklüğe ait olur. Dinden imandan ayrılma, bayrağının şerefini hatırından çıkarma. Bu bilincindeki bir milleti kendini bilmez vatanını milletini namusunu korumaktan aciz askerlikten kaçan, savaştan kaçan dini vecibelerinden uzak İslam dinini kullanan bir yaşam süren onursuzca hareketler yapan Afgan, Pakistanlı, Suriyeli ve onlar gibi olan diğerleriyle ne din ne de başka bir kardeşliğimiz olmaz olamaz.
Kaydı kuydu olmayan ne oldukları belirsiz işleyeceği bir suç sonucunda kimliği adresi bilinmeyen insanların kime ne zaman ne yapacağı belli olmadan yaşam sürmeleri, olaylar karşısında kendilerinihaklı ve meşru görmeleri çıkılmaz hal almaktadır. Her geçen günü aşarak her geçen saat yaptıkları taciz paylaşımlarına yenileri eklenmekte bu da rahatsızlığın boyutları arşa kadar çıkmaktadır
Hükümet 1 milyon Suriyelinin gönderimini gündeme getirmektedir. Ancak bu geri gönderim vatandaşın gazını almak için ortaya atılmış gibi görünüyor. Somut bir işlem yapılmalı ve sığınma talebi olanların haricindeki 8 milyon mülteci göçmen en kısa zamanda gönderilmelidir, çünkü gün geçtikçe bu işlemleri yapmak daha zor, daha sorunlu hal alacaktır. Paylaşımlarda görüntülerde medyada görünen sığınmacıların arasındaki kadın, çocuk, yaşlı sayısı yok denecek kadar az bu kadar genç yaşta 16-40 yaş arası erkeğin sergilemiş olduğu davranışlar, yaptıkları eylemler Ülkenin sosyal, ekonomik, demografik yapılarını tahrip edecek ve asimilasyon süreci hızlanacaktır. Buna müdahale etmemek, yol vermek, desteklemek Yüce Türk Milletinin kanlarıyla sulanmış vatan toprağına, şehitlerimize ve atalarımıza en büyük ihanet sebebidir.
İslam’ın ve Türklüğün en büyük temsilcisi, savunucusu, koruyucusu Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Halkıdır. Bunu savunmak milliyetçiliktir. Milliyetçilik; bir milletin çıkarlarını, özellikle egemenliğini ve özyönetimini kazanmayı, daha sonra bunu ilelebet sürdürmeyi amaçlayan ideolojik fikir hareketidir. Ülkesinin çıkarını menfaatini geleceğini düşünen insanların düşünceleri suç değildir. Asıl suç bu düşünceleri baskılamak, sindirmek amacıyla yapılan her türlü tutum ve eylemlerdir.
Son olarak;
Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır.
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Mustafa Kemal Atatürk
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
05.05.2022
Twitter.com/AsltrKml
[email protected]

Yazarın Diğer Yazıları