Bu alan kişinin kendisi için oluşturduğu, sürprizler içermeyen, tanıdık, sadece kendi kontrolünde olan bir alandır.
Günlerce, aylarca hatta yıllarca belli bir rutinde devam eden bir alandır.
Doğup büyüdüğü şehirde ilkokulu, ortaokulu, liseyi ve hatta üniversiteyi bitirip, sonra aynı yerde işe girip, emekli olup ölünceye kadar sürdürülen bir alandır.
Başka bir deyişle kişinin seçim yapıp başka yerlere gitme şansı varken gitmemesi aynı alanda kalmasıdır.
Biraz daraltacak olursak. Ev, okul, iş, arkadaş, çevresinin hiç dışına çıkmadan bilindik çevrede yaşam sürdürmektir.
Daha da daraltacak olursak, aile ve akrabalarının dışında hiç kimse ile iletişim kurulmamasıdır. Sosyalleşmeyi bile kendi yakın çevresi ile sınırlandırmaktır.
Var mı böyle hayatlar diyeceksiniz? Evet var hem de çok var.
Arkadaşlarım 90’lar partisi düzenledi. En az otuz kişiye özelden, sormuşumdur. Sosyal medya hesaplarımda da paylaştım yüzlerce kişi görmüştür. Katılan üç kişi oldu.
Adı üstünde parti; içeriği müzik, dans, kostüm yemek vesaire. Fahiş bir fiyatta yoktu. Katılımın düşük olmasının nedeni insanların konfor alanından çıkamamasıdır.
Okuma kulübü yapıyorum, adı üstünde konusu kitaplar. Gelen sayısı bir elin beş parmağını geçmiyor. Kimi yazarı bahane ediyor, kimi toplanma gününü, kimi okuyamamış vesaire vesaire…bahaneler çok.
Doğa yürüyüşü yapıyorum katılımcı sayısı oldukça düşük. Yok sıcakmış, yok soğukmuş insanlar konfor alanından çıkmamak için bahane arıyor.
Halk eğitim merkezlerinin çok güzel kursları olur. Bazı kurslar katılımcı yokluğundan ya hiç açılmaz ya da açılıp sayı azlığından kapanır.
Bir hevesle spora başlayanlar ya bir ay ya da iki ay devam eder, sonra bırakır.
Bahanelere sığınılır ama asıl neden konfor alanından çıkamamaktır. İnsanlara evden çıkmak zor gelir. İnsanlar tembeldir, menfaatçidir, çıkarı yoksa uzak durur.
Önceliği kendini geliştirmek ve ifade etmek olan insan ne yapar eder bir yolunu bulur konfor alanından çıkar.
İnsanlar konfor alanından çıkarak aslında en büyük iyiliği kendine yapar. Bir etkinliğe katıldığınızda kazanan siz olursunuz. Katılmadığınızda da kaybeden yine siz olursunuz.
Konfor alanında mı yaşıyorsunuz? Eğer konfor alanındaysanız çıkın ve hayatı kaçırmayın. Ataol BEHRAMOĞLU’nun şiirindeki gibi
“Ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır.
Ve hayat sunulmuş bir armağandır insana.”