Septioğlu Dinlenme Tesisi
Remzi KOKARGÜL
İki haftalığına mesleğim gereği Karadeniz’de programım vardı. Samsun’un Bafra ilçesinde 15 gün boyunca endemik bitkiler üzerine çalışırken bir türlü güneşi görmedim. Sabahtan akşama kadar hava kapalı, ara ara yağmur yağdı. Güneşin olmadığı böyle kapalı iklimler bana çok boğucu gelir… Önümde Karadeniz, arkamda koyu siyah çam dağları ve üstümüzde kararmış bir gökyüzü. Günlerce her taraf ıslak, nemli ve hiç dinmeyen bir yağmur…
Anadolu’da her bölgenin kendine göre fiziki bir güzelliği vardır. Anadolu bizim cennet vatanımızdır. Ancak insanın doğup büyüdüğü, alışkın olduğu yerlerin insan kişiliği üzerinde derin etkiler bıraktığı da bir gerçektir. Kimine göre Ege bölgesi eşi benzeri olmayan bir yerken; kimine göre iki bin rakımlı Erzurum gibisi yoktur.
On beş günlük çalışmamız bitince dönüş güzergâhımız Bayburt, Erzurum, Tunceli ve Elâzığ hattıdır. Karadeniz’in köpüklü hırçın dalgalarını, dağların çevrelediği koyu yeşil çam ormanlarını ve karanlık gökyüzünü aştıktan sonra Karadeniz iklimi geride kalmıştır.
Yer yer 2000–3000 rakımlı Erzurum ve Bayburt’un yüksek dağları ve yeşil yaylaları önümüze çıkıyor. Ardından bu kez Munzur’un vahşi doğası başlıyor.
Yolumuz, Pülümür vadilerinde sıralanmış 21 adet tünelden içinden geçtikten sonra; sıcağın, sarının ve mavi gökyüzünün hükümranlığı başlıyor…
Yukarı Fırat bölgesinde güneş, bütün gün ışıklarını ve sıcaklığını yeryüzüne salar. Gökyüzünde ara sıra top top beyaz bulutlardan yağmur yağsa da güneş ilk fırsatta yine ortaya çıkar, her yeri ışığa ve sıcaklığa bırakır.
Havzanın kuzeyi dağlık olduğu için ıssız ve vahşi bölgelerdir. Dağlarında bin bir çeşit çiçek, bitki ve diğer canlılar yaşar. Bu yüzden Fırat’ın kuzeyinde hangi yöne giderseniz gidin; yemyeşil dağlar, berrak ve tertemiz sularıyla nehirler ve ırmaklar size yol boyunca eşlik eder.
Otobüs yolculuğunda, sarının durak durak gönlümüzü aldığı Anadolu’nun bu orta yerinde yollar uzar ve uzadıkça bizi akşamın kızıllığında Septioğlu tesislerine getirir. Kovancılar, Şeyh Ali Septi diyarıdır. Bütün tevazu ve ârifane bakışıyla gelene gidene dikizlemiştir kalp gözünü.
Siz de Septioğlu tesislerinde bir mola verin. Kim bilir, tanıdık bir yüzle karşılaşır; birer bardak çay içip hasbıhal edersiniz.