Yeşillikler İçindeki Bahçeli Evlerimiz
Remzi KOKARGÜL
Yeşillikler İçindeki Bahçeli Evlerimiz
Şair ne güzel demiş
Müstakil bir evim olsun ve küçük bir bahçem,
Eski bir radyom bir de kanepem
Bahçemde erik ağacım ve yanında kiraz
Kırmızı güllerimin yanında, papatyalardan da biraz,
Minik bir köpek ve sevimli bir kedi,
Onların vefası ve toprağın bereketi.
Ve çayı beraber yudumlayabileceğim,
Elimi hiç bırakmayacak bir can yoldaşı.
Sonrası can sağlığı,
Can Yücel
Yeşillikler beldesi ve büyüleyici iklimiyle Malatya, eşi benzeri bulunmayan bir cennet köşesiydi... Bir zamanlar aspuzu bağlarında, bin bir renk cümbüşü içinde yaşayan; bu şehre denk ikinci bir şehir gösterilemezdi... Hele, yeşillikler içindeki bağları, bahçeleri bir cennet bahçesi gibi canlı, sımsıcak ve şendi.
18 yy sonlarına doğru Osmanlı ordusu komutanı Hafız paşa; ordusunu Elazığ’dan Malatya’ya (Battalgazi’ye) taşımıştı. Hafız paşa kışı burada geçirmeye karar verince, Malatya halkı o yıl kışı Aspuzu’da ki evlerinde geçirmek zorunda kalmıştı. Halk tekrar evlerine döndüğünde, şehirdeki evleri kullanılmaz halde bulmuşlardı. Bunun üzerine Malatya halkı bağ evlerinde kalmaya ve o bölgeyi şehir olarak kullanmaya başlamışlar.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Malatya büyük bir köy görünümündeydi. Bir zamanların anlı şanlı şehri tarihinin en kötü zamanını yaşıyordu. İnsanlar her yönden fakirdi. İsmet İnönü kentin durumunu Atatürk’e iletince şehir yeniden bir plan dâhilinde gelişmesi sağlanmış; ardından sanayi yatırımlarıyla istihdam geliştirilmiş ve diğer yatırımlarla şehir ekonomik ve sosyal yönden gelişmeye başlamıştı. Yetmişli yıllara kadar yapılan bu özverili çalışmalarla Malatya, Anadolu’da Ankara’dan sonra, ikinci düzenli bir şehir statüsüne kavuşmuştu.
Yetmişli yıllarda Malatya merkezine çarşı denilirdi. İnsanlar bütün işlerini ekseriyetle çarşıda görürdü. Bu bakımdan çarşı şehrin kalbiydi. Ancak şehir halkının çoğu Malatya merkezinden üç beş kilometre uzaklıktaki semtlerde otururlardı. Çilesiz, Orduzu, Kileyik, Barguzu, Banazlı, Tecde, Yeşilyurt, Gündüzbey Boztepe Dilek, bu semtlerden bazılarıydı. Bu semtlerde oturan insanlar bir iki katlı müstakil bahçeli evlerde yaşardı. Yani Malatya insanı Asbuzudaki dillere destan yaşam kalitesini o yıllarda bu semtlerdeki müstakil bahçeli evlerde devam ettirmişti. O yıllarda; Boztepe Tren istasyonuna bitişik kasabaydı. Kasabada yaşayanların büyük kısmı tren istasyonunda çalışanlardı. Tren garı lojmanlarında yer bulamayan personel aileleri uzun yıllar tren istasyonuna yakın Boztepe’deki bahçeli evlerde yaşadılar. TCDD de çalışan sabit gelirli bu ailelerin çocuklarının eğitimi daha düzenliydi. Bu sebeple o ailelerin çocuklarının çoğu yükseköğrenim okullarından mezun olup iş hayatına atıldılar.
Seksenli yıllarda ilk çarpık kentleşme başladı. Mimar Sinan mahallesinde dar sokaklardaki yüksek katlı apartmanlar şehirde Çin mahallesini andırıyordu. Çok katlı apartman furyası bu kez doğuda Çöşnük’te kendini gösterdi. ardından Fahri Kayahan ve Bostan başında çok katlı kafes siteleri pıtrak gibi tarım alanlarındaki bahçeleri, tarlaları sardı.
Diğer yandan TOKİ vasıtasıyla pek çok sayıda yüksek katlı konutlar Malatya’nın doğusundan batısına kadar dar bir yay üzerinde dağ yamaçlarına dikildi. Yani Malatya’nın güneyi; Beydağ’ının etekleri, TOKİ’nin yaptığı ucube beton yığınlarıyla çevrilirken; Şehrin kuzeyi: Tandoğan, Taştepe, Melek baba, Kiltepe Yeşil kaynak gecekondu varoş mahalleleri ile çevrelenmişti. Çoğu sıvasız iğreti kerpiç veya biriketli yapılardı. Bu yerler sosyolojik olarak Yoz bir kültürün anaç kaynağıydı. İki binli yıllarda varoşların Kuzeyi bu kez sanayi ve iş merkezleriyle devam etti. Askeri kışla, şehir mezarlığı, yeni kayısı pazarı, yeni şehir hali ve galericiler sitesi bunlardan bazıları.
Ve… 2022 de ki depremle her şey tepetaklak yerle bir oldu. Malatya insanı özünde doğaya ve toprağa bağlıdır. Bu yüzden depremden sonra insanlar müstakil arsalarda, bahçelerde evler inşa etmeye başladılar. Arsa ve araziye talep çoğalınca; arsa ve arazi fiyatları aldı başını gitti. Bu sebeple bazı tarım arazileri hobi bahçelerine çevrilmeye bile başlandı.
Ancak günümüzde uygar batı ülkelerinde şehir planlaması daha çok bahçe kent mimarisi ile yapılmaktadır. Gelişmiş ülkelerde insanlar küçük veya orta ölçekli parsellerde müstakil evlerde yaşamaktalar. Deprem kuşağında yer alan Malatya da bu tarz müstakil imarın açılması elzemdir. Zaten depremden sonra Malatya da bir kısım vatandaşlar arsa veya bahçelerde müstakil evler yapmaya başladılar. Malatya da imkânı olmayan diğer insanlar, çok katlı kafes apartmanlara adeta mahkum edilmektedir.
Hâlbuki Bir apartman dairesine, bir plaza dairesine ödenecek bedelin daha altındaki bir bedel ile arazi alıp müstakil dairelerimizi inşa edip, kendimizi ve çocuklarımızı yeniden doğa ile barışık, sağlıklı bir hayata başlatabiliriz. Siyaset kurumunun ve etkili/yetkili konumda olanların da bu konuda çalışmalar yapması için toplumsal baskıları arttırabilir, siyaset kurumunu adeta işgal eden müteahhit/konut sektörü sahibi kapitalist baronlarının da toplumu köleleştirmesine belki engel de olabiliriz.
Toprak ve bitki insanın doğasında var. İnsanı doğadan uzak tutmak, canlılığın fıtratına terstir. Bu yüzden bir an önce dikey mimariden dönülüp, yatay mimariye, Müstakil Bahçelievler’e yönelmek gerektiğine inanıyorum.