Kemal ASİLTÜRK

Türkiye'nin Sistem Sorunu

Kemal ASİLTÜRK

Cumhuriyet Halk Partisi, Deva Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi, İyi Parti ve Saadet Partisi genel başkanlarının, Yarının Türkiye’si İçin GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM Mutabakat Metnini kamuoyuna açıklaması Türkiye’de ki sistem sorunsalının tekrar başa sardığının en büyük göstergesidir.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem deklarasyonunda demokratik hukuk devleti üzerine vurgu yapılmakla birlikte toplumsal siyasal alanda yaşanan sorunlar ele alınmıştır. Ana hatlarıyla Mutabakat Metninde etkin ve katılımcı bir yasama, istikrarlı, şeffaf ve hesap verebilir bir yürütme, bağımsız ve tarafsız bir yargı ile kuvvetler ayrılığının tesis edildiği güçlü, özgürlükçü, demokratik, adil bir sistem inşa etme üzerinde vurgu yapılmıştır. Metin, Yasama, yürütme, yargı ile temel hak ve özgürlükler olmak üzere 5 bölümden oluşmakta olup;
Siyasi Etik Kanunu Hazırlanacak
Yükseköğretim Kurulu kaldırılacak
Öğretim üyelerinin kendi üniversitelerinin rektörünü seçmesine imkân sağlanacak
Mülakat uygulamalarına son verilerek yazılı sınav sonuçları esas alınacak
TRT ve Anadolu Ajansı yeniden yapılandırılacak
Anayasa Mahkemesi yeniden yapılandırılacak
Olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerine hukuk sisteminde yer verilmeyecek
Hâkimlerin idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığı’na bağlı olduğuna ilişkin Anayasa hükmü kaldırılarak çoklu baro uygulamasına son verilecek
Hükümet ile Başbakan hakkında gensoru, yapıcı/kurucu güvensizlik oyu şartına bağlanacak
Kamu görevine alınmada her kademede liyakat ve eşitlik ilkeleri hâkim kılınacak, şeffaflık sağlanacak
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın tam bağımsızlığının sağlanması için yasal ve yapısal önlemler alınacak, bankanın araç ve operasyon bağımsızlığı siyasi müdahalelere karşı korunacak
Torba Kanun Uygulamasına son verilecek
Seçim barajı %3 e düşürülecek
Cumhurbaşkanının görev süresi 7 yıl olacak, yalnızca bir dönem seçilecek, varsa partisi ile ilişiği kesilecek ve görev sonunda aktif siyasete dönemeyecek
Çevre haklarına ilişkin anayasal ve yasal düzenlemeler uluslararası hukukla uyumlu hale getirilecek
Kamu yönetiminde kadın yöneticilerin sayısı arttırılacak
Eğitim müfredatına ilkokul birinci sınıftan itibaren insan hakları ve kadın-erkek eşitliği dersleri konacak
48 sayfa ve 23. Maddelik mutabakat metni bu başlıklar altında toplanmıştır. 2010 anayasa değişikliği referandumunda kullanılan YETMEZ AMA EVET sloganı aslında bu mutabakat metnini tamamlayıcı özelliktedir.
Gelelim asıl sistem çıkmazına;yayınlanan deklarasyon ülkenin son yıllarda bozulmaya yüz tutmuş demokratik ve hukuksal boyuttaki sorunlarına çözüm üretme adına atılmış güzel bir adım ancak ekonomik kalkınma, üretim ve refah düzeyinde vatandaşı bunalımdan ve krizlerden kurtaracak köklü radikal planlamalar olmadıkça 100 yıldır olduğu gibi yarında geçmişten ders almadan aynı sorunlu sistem döngüsü tekerrür ederek devam edecektir.Türkiye’nin geleceği için oldu bitti tarzda günü kurtarmaya yönelik aceleci müdahaleler yerine kapsamlı köklü ve daha tutarlı, kapsayıcı bir yöntem belirlenmelidir.Bu yöntemler eğitim, üretim sanayisi, ekonomi, askeri sanayi ve hukukun üstünlüğüne bağlı siyasi yapılarda birbirine eş değer düzeyde paralel bir şekilde yapılmalıdır.
Bilgi ve teknoloji çağı olan 21.yy. da tarihten ders çıkaramayan siyaset kurumu geçmiş yarım asırlık süreçte bozuk plak gibi sürekli tekrarlanıyor. Dünyanın üzerine kurulu olduğu en temel iki bilimden birisi Tarih, diğeri Matematiktir ve biz halen ikisinden de sınıfta kalmaktayız. Ne tarihten ders almaktayız nede Matematiği yani ekonomiyi düzeltmekteyiz. Buradan söyle bir sonuç doğuyor; Türkiye'de önemli sayılmayacak bazı farklılıklara rağmen benzer olaylar dönemden döneme tekrarlanıyor; fakat bu tekrarlar yukarıda belirttiğim gibi kapsamlı radikal dönüşümlerin yokluğu ile başa sarmaktadır. Bir dönemden diğerine geçerek yapılan tekrarlar; Önce gelişmiş küresel emperyalist devletlerin kapitalist politikalarıyla, kalkınmaya başlamakta bir müddet sonra bu yolla kalkınmanın sürdürülebilir bir yanının olamadığının farkına varıldıktan sonra halka milliyetçi devletçi politik söylemlerle yön verilmektedir, fakat milliyetçi, devletçi söylemlerde yanlış politika sonucu üretim ve sanayinin kapitalizme kurban verilmesi ve tarihi-ekonomik nedenlerle başarısız kalmakta ve tekrar emperyalist güçlerin güdümüne girilmektedir.
Bu içinden çıkılmaz hal alan ve tekrarlayan döngüyü iktisatçı düşünür Prof. Dr. İdris Küçükömer şöyle özetliyor."Nitekim gelişmiş ülkelerin ihracatları belli bir oranla artarken, azgelişmişlerin ihracatındaki artma bunun çok altında kalmaktadır. Bunun için şu yollar açıktır.
1) Ya yeniden şartlandıncı ilave borç alınır ve boyunduruk daha da sıkılır.
2) Ya esasen yeterli gelişme olanağı bulunmayan mütevazı ihracat gelirlerinin önemli bir kısmı, dış borçlan ödemeye tahsis edilir (bizde bu oran 1/4 kadardır).
Denildiği gibi, belli seneler sonunda dış borçlardan kurtulacağımız, bir eski arzuyu (desideratum'u) dile getiren safsatadan öteye geçemez! Bunlarla birlikte baskı altına giren ülkeler, bilhassa üs verenler ikili anlaşma yapmaktan kaçamazlar. Sanayileşme modellerinde alacaklılarına karşı rakip olarak çıkmazlar. Politik modellerini onların kontrollerine açık tutmaya zorlanırlar. Savunma modelinin de metropolle silahlanma harcamaları içinde tamamlaştırılmasından, daha doğrusu onun emrine girmesinden kaçınamazlar. Eğitim vs. modelleri, psikoloji, antropoloji ilkelerinden de yararlanılarak kontrol altına alınmak istenir. Bu arada artık daha çok dışa bağlı kapitalist ilişkileri savunmak için, mevcut dinleri ve onların tarikatlarını kapitalizmin ideolojisine dahil bir kurum haline getirme gayretlerine rahatça katlanabilirler. Bunun için gerekli olanakları kapitalistler bahşedebilirler. Bizde olduğu gibi tarihi İslamcı doğucu cephe potansiyelini kullanabilmek için buna uygun tarikatların örgütlenmesine yardım edebilirler."1969’da siyaset ve iktisat gündeminde yıllarca yer tutan bu çözümlemenin aradan geçen 53 yıla rağmen hiç değişmeden devam ettiği aşikâr.
Mustafa Kemal Atatürkbağımsız güçlü bir ülke olabilmek için üretimin ve ekonominin önemini şöyle anlatıyor."Bir milletin doğrudan doğruya yaşantısı ile ilgili olan, o milletin ekonomik durumudur. Tarihin ve tecrübenin süzgecinden arta kalan bu hakikat, bizim milli yaşantımızda ve milli tarihimizde, tamamen kendisini göstermiştir. Gerçekten de Türk tarihi incelenecek olursa, gerileme ve yıkılma nedenlerinin, ekonomik problemlerden başka bir şey olmadığı derhal anlaşılır."
"Tam bağımsızlık için şu prensip vardır: Milli Egemenlik, Ekonomik Egemenlikle pekiştirilmelidir Siyasi ve askeri zaferler, ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa kazanılacak başarılar yaşamayaz, az zamanda söner."
21.yy.’da Türkiye’nin küreselleşen dünya düzeninin içinde kendini ispatlaması vatandaşının refah düzeyinin artması, çıt kırıldım ekonomik düzeninin yerini daha sağlam temellere dayanan bir ekonomiye sahip olabilmesi için Üretim, Sanayileşme, Savunma ve Eğitim hamlelerinde dışa bağımlılıktan kendini kurtarması ve Milli Bağımsızlık hareketlerini enine boyuna, tüm teferruatlarına kadar kapsamlı bir şekilde uygulamaya başlaması gerekmektedir.
Siyasi ve politik özellikleri olan planlara öncelik vermek küreselleşen dünyanın büyük aktörlerinin güdümünde olmaktan bir adım öteye gidilemediği gibi sistem döngüsü devam eder. Üretim, Sanayileşme, Savunma ve Eğitim alanlarındaki kalkınma modellerini düzenli bir şekilde planlayarak Anayasal güvenceler ile sağlamlaştırmak ve geliştirmek öncelikli hedefimiz olmalı. Bu bir anda oldu bittiye getirilmemelidir. 2023 seçimlerine yaklaşık bir buçuk yıl zaman var.İktidarıhedefleyen,Türkiye’ninegemenliğini, refahını,gelecek nesillerini düşünen siyasiler için gayet ideal ve değerli bir zaman dilimi.
Sonuç olarak gelinen bu aşamada siyasiler nasıl bir yol izleyecek süreç ne gösterecek hep birlikte göreceğiz. Sorunlara çözüm üretemeyen, tekrar başa saran sistematik döngü içerisinde bir figüran olarak kalmaya devam mı edeceğiz, yoksa gerçek manada Uluslararası küresel dünyada güçlü bir aktör mü olacağız?

KemalASİLTÜRK
twitter.com/Asltrkml
[email protected]

Yazarın Diğer Yazıları